Posts List
Forum >> Turkish Meeting Point - Army Guide >> Askerî terim
Records 11 to 20 of 30
Post |
|
atlı 16:12 06.04.2007 |
Tabur
Tabur, bir yarbay ya da binbaşının komuta ettiği, bölükten büyük, alaydan küçük askeri taktik birliktir. Günümüz ordularında ana silahlarına göre tank taburu, piyade taburu, topçu taburu gibi tabur sınıfları bulunmaktadır. Hava kuvvetlerinde tabur, genellikle filo olarak adlandırılır.
Taburlar ana silah türüne göre tank taburu, topçu taburu, tanksavar taburu, uçaksavar taburu, piyade taburu gibi muharip taburlardır.
Topçu taburları üç ya da dört topçu bataryası -topçu bölüğü- olarak tertiplenir. Diğer murahip taburlar da çoğunlukla üç murahip bölük ve bir ikmal bölüğünden oluşur.
Piyade taburları, 20. yüzyılda bir karargah bölüğü, bir tüfek bölüğü ve bir ağır silah -tank, top- bölüğü olarak organize edilmiştir. Günümüzde de 800-900 askerden oluşan taktik açıdan kendine yeterli birlikler olarak benzer düzende organize edilmektedir.
Bu şekildeki muharip taburların yanı sıra ordu bünyelerinde belirli görevleri yerine getirmek için oluşturulan taburlar da teşkil edilmektedir. Sıhhiye taburu, istihkam taburu, keşif taburu gibi. |
atlı 15:34 28.04.2007 |
Kruvazör tank
Kruvazör tank (yada diğer adları süvari tankı veya hızlı tank) Birleşik Krallık tarafından I. Dünya Savaşı ile ]II. Dünya Savaşı yılları arasında geliştirilen yeni bir tank sınıfıydı.
Aynen Kruvazör sınıfı gemiler gibi, kruvazör tankları da daha hızlı ve hareketliydi. Diğer ağır ve yavaş piyade tanklarından bu özellikleri ile ayrıldılar.
Hobart ve Liddell-Hart tarafından geliştirilen teoriye göre önce ağır piyade tankları tarafından cephede bir yol açılacak ve onlardan daha hızlı olan kruvazör tankları ilerleyip düşmanın gerisine sızacaktı. Düşman geri hatlarına sızan bu tanklar düşmanın haberleşme ve lojistik desteğini kesecekti. Hızın öneminden ötürü ilk üretilen kruvazör taklar çok ince zırha ve hafif silahlara sahipti. Ancak hıza verilen bu önemden ötürü tankın zırhı çok yetersizdi. O zamanlar hafif zırhlı araçların günün koşullarında cephede sağ kalmayacağı anlaşılamamıştı. Diğer önemli eksiklik kruvazör tankları çok küçük kalibreli silah taşımaktaydı. Birçok tank 40 mm top taşımaktaydı. O zaman için bu silahlar iyi zırh geçme özelliğine sahipti ancak yüksek patlayıcı taşıyan mühimmat atamıyordu. Bu araçlar düşman tanksavar topları tarafından kolaylıkla etkisiz hale getiriliyordu. Düşman tankları ile çatışmaya başladıktan sonra kruvazör tanklarının silahları da büyümeye başladı. Önce 57 mmlik top takılan tanklara ardından hiç de başarı olamayan 161.5 mmlik top takıldı. Her ne kadar kruvazör tankları yüksek hareket kabiliyetli olsa da en büyük baş belaları güvenilemeyen yürüyen aksamlarıydı. Bunun en önemli nedeni bu tankların karatahta üzerinde tasarlanıp daha sonra hemen üretilmeleriydi. Bu sorun 1944 yılında Cromwell tankında kullanılan Rolls-Royce Meteor motoru ile büyük ölçüde çözüldü.
Ara dönemde üretilen A-9, A-10, A-13 Mk I ve A-13 Mk II tankları Fransa, Yunanistan ve Kuzey Afrika Cephesinde kullanıldı. A-13 (Mk I ve Mk II) tanklarında ise ilk kez İngiliz yapımı Christie süspansiyon sistemi kullanıldı. Bu süspansiyon sistemi Kursk Manevrasına katılan İngiliz askeri gözlemciler tarafından Sovyet yapımı BT Serisi Tanklar üzerinde görülmüştü. II. Dünya Savaşının ilk dönemlerinde Crusader tankı çöl savaşlarının en başarılı tankıydı. Iı. Dünya savaşında kullanılan diğer kruvazör tankları sırayla Covenanter, Centaur, Cromwell, ve Cometti. Centaur ve Cromwell modelleri Normandiya Çıkartması sırasında, Comet ise 1945 yılı başlarında cephede görev aldı. Savaş sırasında silah ve zırh koruması bakımında kruvazör tankları ile orta sınıf tanklar arasıdan pek bir fark yoktu.
Gelişen teknolojiler sonucunda savaşta kullanılan ağır sınıf tanklarında kruvazör tankların süratlerine erişmesi ile bu tank sınıfının modası geçti. Son geliştirilen tank Centurion oldu. Centurion modeli "Ağır Kruvazör" sınıfı olarak tasarlandı. Bu tank piyade tankı şasesi ile kruvazör tak hareketliliğinin buluştuğu bir modeldi. Bu düşünce ileride her türlü işi yapabilecek "Genel amaçlı tank" düşüncesini doğuracaktı. Aslına bakılacak olursa Centurion tankı için ilk Ana muharebe tankıdır diyebiliriz.
Kruvazör tank düşüncesi ayrıca 1930 lu yıllarda SSCB tarafından BT tank serisinin (Rusça (Áûñòðîõîäíûé òàíê, Bystrokhodny tank Türkçesi (Hızlı Tank)) yapılışındaki amaçtı. |
atlı 10:44 23.07.2007 |
Kılıç (Silah)
Kılıç, tarih boyunca bir çok uygarlık tarafından kullanılmış, metalden yapılan uzun ve keskin kenarlı, kimi zaman da ucu siviri olan ateşsiz bir silah cinsidir. Tarih boyunca farklı şekiller almış olan kılıcın tek elle ya da çift elle kullanılan bir çok türü bulunur. Romalılar tarafından kullanılan gladius, Japonların kullandığı katana ve Türklerin kullandığı Yatağan bu türlere örnek olarak gösterilebilir. |
atlı 10:45 23.07.2007 |
Yatağan (kılıç)
Yatağan, Osmanlı döneminde yaygın olarak 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar kullanılmış meşhur ve etkili bir tür kılıç. Yabancılar arasında Türk Kılıcı, halk arasında Kulaklı olarak da bilinir. Kılıcın ağırlık merkezi, kılıç yapımında Türk eğrisi olarak bilinen açısı ve ideal vuruş şekli diğer kılıçlardan farklı olduğu için kullanımı zordur. Ama iyi kullanan birinin elinde tahrip ve keski gücü, çağdaşı kılıçlardan çok yüksektir. Sırplar arasında da 19. yüzyılda ulusal kılıç haline gelmiştir.
Yatağanlar, herhangi bir kılıcın savunma ve saldırı görevini yapmakla beraber biçim, yapı ve ölçü yönünden birçok farklılık taşır. Beyaz veya siyah kemik, fildişi, ahşap ya da boynuzdan yapılan kabzanın baş kısmı iki geniş kulak şeklinde sağa ve sola ayrılır. Bunlar yatağanın hamle sırasında elden çıkmasını önledikleri gibi silaha ayrı bir estetik görünüm verir. Bu görünüm nedeniyle halk arasında Kulaklı diye adlandırılır.
Namlunun eğimine paralel eğim yapan kabza başı hafifçe içeri kıvrılarak tutulduğunda eli kavrayan bir tırnak meydana getirir, balçak bulunmazdı. Bir “Y” harfi meydana getiren kabza enli ve kalın bir metal bilezik altında namlu ile birleşir, namlu kabza içinde baş kısma kadar uzanırdı. Yatağanlarda namlu bildik kılıçlara göre daha kısa olur ve onların aksine iç bükey kenar keskin, dış bükey kenar düz olurdu. Dışbükey kenarda genellikle demir, keskin olan iç kenarda ise çelik kullanılırdı. En önemli özelliği, palalarda olduğu gibi eğimin uzun olan kenarının değil aşağı bakan ters kısmının keskin olmasıdır.
Osmanlı’da yeniçerilerin, piyadelerin ve leventlerin kullandığı bir silah olan yatağan kını içerisinde belde, kuşağa veya silahlığa sokulmuş olarak taşınırdı. Boyları 60-80 cm. arasındadır. Yatağanlar ve yatağan kınları üzerinde de kılıçlarda olduğu gibi çeşitli bitkisel geometrik motifli süslemeler yapılmış, kartuşlar içerisinde kitabelere yer verilmiştir. Süslemede daha ziyade gümüş, altın ve kıymetli taşlar kullanılmıştır. Kitabelerde kullanılan yazılar, hat sanatı açısından kılıçlarda olduğu gibi yüksek seviyede değildir. Özellikle ucuz ve adi yatağanlarda herhangi bir zanaatkârlık görülmez, yazılar özensiz, çoğu zaman yanlış yazılırdı. Yatağan'da motifler ve yazılar bazen bir şiir bazen bir özlü söz olmakla beraber çoğunlukla ayetler, kılıcın sahibinin ismi, dualar ve kılıcı yapan ustanın mührü ile yapım tarihi görülmektedir. Dua olarak genellikle "Ya Muhammed kıl şefaat" yazıldıktan sonra kılıç sahibinin ismi geçerdi. Üzerlerinde çoğunlukla kan oluğu da bulunurdu. Yatağanın ağzının çok keskin olmasından dolayı zamanla bir kullanım kültürü gelişmiştir. Örneğin yatağan sahibi, karşısındaki kişi zayıf ise yatağanın keskin ağzı ile değil de kesmeyen sırtı ile müdahale ederdi.
Yatağan’ın namlu motifleri kılıcın üzerine işlenirken genellikle iki yöntem kullanılırdı: İlk yöntemde, kakma sanatıyla motifler yapıldıktan sonra oluşan boşluklar erimiş altın veya gümüşle doldurulur, son olarak yüzey taşlanarak düzgünleştirilirdi. Ancak bu yönteme az rastlanılır, motifler genellikle gümüş olduğundan ikinci yöntem uygulanırdı. Bu yöntemde istenilen motifin şekli ince bir gümüş tele verildikten sonra kılıcın üzerine işlenirdi.
Halk arasında tek parça demirden özensiz yatağanlar yapılsa da sahibinin statüsüne uygun kaliteli yatağanların yapılabilmesi için kılıcın belli bölümünde uzmanlaşmış birden fazla ustaya ihtiyaç duyulurdu. Bir usta bıçak kısmını yaparken biri kabzayı öbürü kınını bir başkası da motifleri yapmaktaydı. Motif ustaları da kakma yapan ve tel işleme yapan olarak ikiye ayrılırdı.
Belde taşınırken dış bükey kısmı üstte bulunduğu ve yatan bir nesneyi hatırlattığı için yatağan (yatabilir, yatabilen) denildiği, Selçuklu komutanlarından demirci Yatağan Baba namıyla maruf Osman Bey'in, şimdi Denizli'nin beldesi olan Yatağan'ı fethettikten sonra yerleşip buraya sadece adını vermekle kalmadığı, kasabada üretilen ve tüm dünyaya nam salan kılıçların da isim babası olduğu söylenir. Pek çok kaynak ve belgede kılıçların Yatağan kasabasında yapıldığına dair yazılı bilgi bulmak mümkündür. Bu bilgiler kasabadaki sözlü tarihle karşılaştırıldığında paralellik taşımakla birlikte, yatağanların başta İstanbul, Bursa ve Filibe olmak üzere Osmanlı'nın önemli kentlerinde de üretildiği biliniyor. Özbeklerin Katağan boyu tarafından ortaya çıkarıldığı da, çok söylenilen ama kesinleşmemiş bir iddiadır.
Denizli Yatağan, artık eskisi gibi yatağan üretilmese de, bıçak yapımı konusunda Türkiye’nin önemli merkezlerinden biri olmayı sürdürmektedir. Yatağan günümüzde turistik amaçlı hediyelik eşya olarak da üretilmektedir ama bunlar gerçek Yatağan ölçülerinde değildir, genellikle namlu ve kabza kıvrımları çok abartılıdır. |
atlı 17:08 26.08.2007 |
Napalm bombası
Napalm bombası, belirli sayıda yanıcı sıvıların pelteleştirilmiş benzinle karışımı.
2. Dünya savaşında Harward Üniversitesi'nden Louis Fieser'in başkanlık ettiği bir kimya grubu tarafından geliştirildi. İlk olarak Pasifik'te Tinian Savaşı'nda kullanıldı. Vietnam Savaşı fotoğrafçısı olan Kim Phuc, bir sözünde "Napalm hayal edebileceğiniz en korkunç silahtır. Su 100 derecede kaynar, napalm 800-1200 derece sıcaklık üretir" demiştir. Bazı durumlarda, hızlı öldürdüğünden dolayı, kurbanlar fazla acı çekmez. Fakat sağ kurtulanlarda 3. ve 2. dereceden yanık oluşur.
ABD Vietnam Savaşının Sonlarına Doğru daha güçlü 1 napalm e ihtiyacı olduğunu Başlıca napalm tekeli olan DOW checmical a bildirdi ve Daha da Korkunç olan napalm-b karışımı ortaya çıktı bu karışım da Ana yanıcı madde olarak genelneksel napalmden daha Farklı bir yön çizilerek KEROSEN(Uçak Yakıtı jp-4 jp-8 vb.) Kullanıldı Buda daha yüksek Bir ısı ortaya Çıkardı. 1968 Cenevre barış anlaşmasına göre napalm Kullanımı kesinlikle yasaklansada hala Amerika Fransa İngiltere Ve bir çok Nato üyesi ülkede Kimyasal silahları en düzgün ve Kolay şekilde Yok etme aracıdır bahanesi ile Kullanılmaktaddır. |
atlı 18:02 09.09.2007 |
Panzerfaust
Panzerfaust II. Dünya Savaşında Almanların geliştirdiği en etkili tank savar silahıdır, 2 milyon adet üretilmiştir. Bugün kullanılan RPG roketlerinin babası sayılır. 90mm çapında çukur imha hakkıyla dolu patlayıcı başlığı vardır. Ağırlığı 5-10 kg, boyu bir metre kadardır. Boru şeklindeki gövdesi düşük derece Çelik'ten üretilmiştir. Etki menzili 60 m dir. Almanlar tarafından Piyade mangalarına dağıtılmış daha sonra bu tanksavarı taşıyan özel tanksavar birlikleri oluşturulmuştur. Atış Sürati ve etkisi yüksektir. |
atlı 09:52 18.09.2007 |
Falanks
Falanks, genellikle mızrak ve benzeri silahlar kullanan askerlerin birbirinden ayrılmadan ard arda saflar halinde savaşmasını esas kabul eden bir savaş düzenidir. İlk uygulamaları Arkayik Yunanistan'da Hoplites adı verilen ağır piyadelerin savaş düzeni olarak ortaya çıkmıştır. Falanks düzeninden önce savaşlar, düzensiz gruplar arasında bire bir çatışmalar şekliden yürütülmektedir. Falanks düzeni, kütlesel bir vuruş gücüyle son derece etkili bir savaş düzeni olarak ortaya çıkmıştır.
Falanks düzeni ile ilgili bilinen en eski tasvirlere Sümer dikilitaşlarında rastlanmaktadır. Bu örneklerde askerler mızrak, miğfer ve vücutlarının büyük bölümünü kaplayan kalkanlar ile tasvir edilmişlerdir. Mısır ordularının da geçmişte benzer taktikler kullandıkları bilinmektedir. Yunan orduları tarafından kullanılışı ile ilgili tarihçilerin mutabık kaldıkları bir nokta olmamasına karşın; benzer savunma ve kale savunma ilkeleri tarih boyunca büyük uygarlıkların orduları tarafından bilinmektedir.
Bunlardan sonra bazı yazar ve tarihçiler Yunanlarda falanks düzeninin ortaya çıkış tarihi olarak M.Ö 8 yy.'ı ve yer olarak ta Spartya’yı göstermelerine rağmen, Falanks düzeni 7 yy. de Argos’ta Apsis savunmasının (yanlış olmasına rağmen bilinen yaygın adıyla hoplon) geliştirilmiş ve gözden geçirilmiş haliydi.
Falanks düzeninde hoplitler, omuz omuza dizilmiş saflar oluştururlar ve arkaya doğru en az dört sıra halinde düzen alırlar. Bu tertiplenişte hoplitler, kalkanlarını birbirlerine kilitlerler, bu sırada en öndeki askerler mızraklarının öne doğru tutarlar. İkinci sırada ki askerler de birinci sıradakilerin üzerinde mızraklarını öne doğru uzatırlar
Her asker, sağ eliyle kavrayıp kaburgaları ve dirseği arasına sıkıştırdığı kargıyla düşman sıralarına koşarak ilerler ve düşman sıralarındaki kalkan boşluklarına saplamaya çalışırdı. Bu şekilde ileri uzanmış mızraklar, bir elin parmaklarını andırdığından, bu savaş düzenine falanks denilegelmiştir. Falanks, Latince bir tıp terimidir ve parmak kemikleri anlamındadır.
Kalkan, vücudun sol yanını örttüğü için her asker, sağ yanını güvene alabilmek için sağındaki askere iyice sokulmak zorunda kalıyordu. Bu yüzden falanks sıraları ileri hareketleri anında hafifçe sağa kayardı.
Bu tarz bir taarruz, düşman hatlarının dağıtılmasına yöneliktir. Düşman hatlarının düzeni bozulduğunda, yakın çatışmada kullanılması olanaksız olan mızraklar bırakılarak kılıçlarla savaşa devam edilirdi.
Flanks düzeni makedonlarcada kullanılmış olup büyük İskenderin Pers İmparatoru III. Darius'la yaptığı Gavgamela savaşında da etkisini büyük ölçüde göstermiştir. Makedonların flanks düzeni biraz farklı idi İskeder bölükleri 16 ya 16 kare şeklinde sıralandırarak oluşturmuşdu. Yanlarında saritsa adında 5-5.5 metre uzunluğunda mızraklar ve kopis adı verilen kamaya benzeyen bir kılıç taşırlardı.
Avrupa'da uzun süre kulanılmıştır. Bunun karşısındaki bir diğer savaş taktiği Türk ve Moğol göçebelerinin kullandığı, temelde saldırıp çekilme esasına dayalı bozkır ya da İslami dönemde Türklerde kullanılan adıyla hilal taktiğidir. Bu taktiğin özünde falanksın tersine, ani hareket ve manevra yeteneği yatar. |
atlı 17:48 23.09.2007 |
Hoplit
Hoplit Yunanca ὁπλίτης"Hoplon" kelimesinden türemiştir. Hoplitler seçkin ve zırhlı Yunan Mızraklı Piyadeleridir. Mızraklı Piyadelerle aynı avantaj ve dezavantajlara sahip olmakla birlikte ve savunma kabiliyetleri daha güçlüdür. Fakat zırhları ve almaları gereken pozisyon nedeniyle savaş sırasında Mızraklı Piyadelerden çok daha yavaş hareket ederler. |
atlı 21:17 14.10.2007 |
Havan topu
Havan topu ilk olarak 15.yy ortalarında Fatih Sultan Mehmet tarafından geliştirilmiştir. İstanbul'un fethi sırasında kullanılmış ve İstanbul fethedilmiştir. Tüfeklerin genel sistematiğini oluşturur. Görmeyerek atış yapabilen üstaçı grubunu kullanan sabit iğneli bir silahtır. Günümüzde 60 mm'lik, 81 mm'lik, 106 mm'lik ve 120 mm'lik havanlar kullanılır. Düşük hazne basınçlı, ince ve hafif bir namlusu bulunan havan topunun menzili çok kısadır. Havan topu, namlusu yerle büyük bir açı yapacak biçimde çelik bir tabana oturtulur. Namlusu iki çelik ayakla desteklenir. Ateşleme sırasında mermi namlunun ağzından içeri bırakılır. Namlunun arka ucuna değdiği anda ateşlenen mermi, fırlayarak hedefe yönelir. Havan topunun namlusunun içi düzdür (120 mm'lik ve 106 mm'lik havan hariç hepsi yivli ve setsizdir). Havan topu geri tepme etkisi yüksek olan bir silahtır. Özellikle yumuşak toprak zeminlerde havan topunun bir kez ateşlenmesi bile tanburun (havan namlusunun dibinin oturtulduğu, yere sabitlenen yuvarlak sehpa) yere gömülmesine yetmektedir. Havan topunun roket biçimindeki mermisi, arka ucundaki kanatçıkları sayesinde hedefe doğru kararlı biçimde yol alır. Genellikle piyade birlikleri tarafından kullanılır ve şarapnel yani parça tesiri yapması toplu bir birliği çok rahat bir şekilde yok eder. 50 m içindeki tüm insanları öldürebilir.
Günümüzde havan topunun su ve hava ile soğuyan olmak üzere iki çeşidi kullanılmaktadır. Bu durum kullanım sırasında ortaya çıkan yüksek dereceli ısıdan kaynaklanmaktadır. Su ile soğuyanların kullanımında uzmanlık gerekmektedir. Suyun periyodik kullanılmaması namlunun çatlamasına ve ateşlenen merminin namluda kalıp olduğu yeri havaya uçurmasına sebep olur. Hava ile soğuyan çeşit düşük menzilli olup kullanımı aralıklı zamanlarla yapılır. Havan toplarının şarapnel etkilileri dışında çeşitli başlık etkili olanları bulunmaktadır. Bunlar kimyasal biyolojik sis karartma ve aydınlatma başlıklarıdır. Ateşlenen havan topu mermisi yere çakıldıktan sonra patlamayabilir. Başlığı çok hassas olduğundan dokunma ile ateş alabilir. Geçmişte bu hususla ilgili bir çok kazaya rastlanmıştır |
atlı 16:44 22.10.2007 |
Panzerfaust
Panzerfaust, II. Dünya Savaşında Almanların geliştirdiği en etkili tank savar silahıdır, 2 milyon adet üretilmiştir . Bugün kullanılan RPG roketlerinin babası sayılır . 90mm çapında çukur imha hakkıyla dolu patlayıcı başlığı vardır. Ağırlığı 5-10 kg, boyu bir metre kadardır. Boru şeklindeki gövdesi düşük derece Çelik'ten üretilmiştir. Etki menzili 60 m dir. Almanlar tarafından Piyade mangalarına dağıtılmış daha sonra bu tanksavarı taşıyan özel tanksavar birlikleri oluşturulmuştur. Atış Sürati ve etkisi yüksektir. |